Daha fazla ürün için tıklayınız.
Hiçbir ürün bulunamadı.
Daha fazla ürün için tıklayınız.
Hiçbir ürün bulunamadı.
0
Alışveriş sepeti-$0,00Alışveriş sepetiniz boş.
KÜLTÜREL IRKÇILIĞIN GURBETÇİ HÂLLERİ / Karamanlı Gurbetçilerin Kültürel Irkçılık Deneyimleri
500 TL ve üzeri ilk alışverişinize ek %5 indirim
300 TL ve üzeri alışverişlerinizde Cosmedrome anlaşmalı kargolar ücretsiz
Göçler çağını yaşadığımız şu dönemde doğal olarak en çok tartıştığımız konular arasında kozmopolitanizm, diğer bir ifade ile dünya vatandaşlığı konusunun yer alması umulurdu. En azından “makul bir okuyucunun”, küresel sistemde işler yolunda gitseydi göç temalı bir kitaptan ya da tartışmadan bunu beklemesi anlaşılabilirdi. Ancak göç olgusu her zaman olduğu gibi kapalı bir kutu misali farklı ve beklenmedik hikâyelere ev sahipliği yapabiliyor. Yirmi birinci yüzyıl, dünya vatandaşlığı konusunu gündemine alacak küresel hukuk sistemi inşasının çağı olma beklentisi bir yana, bölgesel alanlara zaruri hapsolmuş, parmak ısırtan hikâyeler barındırmasıyla yine fark yaratıyor…
[Bir yabancının daha üstün olmasını asla istemezler. Eskiden anne babalar buraya çalışmaya gelmişler ve hiç okumamışlar. Bu yüzden onları hep böyle görmüşler. Ama şimdiki yeni nesil okuyor; dilleri var, üniversiteye gidiyor, yüksek lisans yapıyor. Ben o zamanlar bir okulun içinde çalışıyordum. Bir bölüm vardı ve orada artık yabancılar da okumaya başlamıştı. Bir kadın, “Artık eskisi gibi ellerini kirletmek istemiyorlar; üniversite okuyorlar, yüksek lisans yapıyorlar. Zor işlere girmek istemiyorlar. Okudukları için daha güzel yerlere geliyorlar. Eskiden yabancılar kötü ve ağır işlerde çalışıyorlardı; şimdi artık okuyorlar, bizim gibi oluyorlar.” demişti birisi...] Irkçılık; yirmi birinci yüzyılın tam da başında bu düşünceye sahip egemen kültür temsilcilerinin söylemleri ile [Biz ne orada Türk'üz ne burada Türk'üz. Biz de nereye ait olduğumuzu tam olarak bilmiyoruz.] arada kalmışlığı yaşayanların inşa ettiği toplumsallığın bir sonucu olarak görülüyor... Kültürel motiflerle ve özellikle söylem ile süslenince oluveriyor kültürel ırkçılık…
Hülasa elinizdeki bu kitapta; Avrupa'da yaşayan Karamanlı göçmenlerin etnik kökenleri, dinî inançları, dilleri, yaşam şekilleri ve giyiniş biçimlerinin gündelik hayatlarına, okul, iş ve diğer yaşantılarına etkisi "kültürel ırkçılık" odağında gerçek katılımcılar gözünden incelenmektedir.
Daha fazla okuDaha az görüntüle
[Bir yabancının daha üstün olmasını asla istemezler. Eskiden anne babalar buraya çalışmaya gelmişler ve hiç okumamışlar. Bu yüzden onları hep böyle görmüşler. Ama şimdiki yeni nesil okuyor; dilleri var, üniversiteye gidiyor, yüksek lisans yapıyor. Ben o zamanlar bir okulun içinde çalışıyordum. Bir bölüm vardı ve orada artık yabancılar da okumaya başlamıştı. Bir kadın, “Artık eskisi gibi ellerini kirletmek istemiyorlar; üniversite okuyorlar, yüksek lisans yapıyorlar. Zor işlere girmek istemiyorlar. Okudukları için daha güzel yerlere geliyorlar. Eskiden yabancılar kötü ve ağır işlerde çalışıyorlardı; şimdi artık okuyorlar, bizim gibi oluyorlar.” demişti birisi...] Irkçılık; yirmi birinci yüzyılın tam da başında bu düşünceye sahip egemen kültür temsilcilerinin söylemleri ile [Biz ne orada Türk'üz ne burada Türk'üz. Biz de nereye ait olduğumuzu tam olarak bilmiyoruz.] arada kalmışlığı yaşayanların inşa ettiği toplumsallığın bir sonucu olarak görülüyor... Kültürel motiflerle ve özellikle söylem ile süslenince oluveriyor kültürel ırkçılık…
Hülasa elinizdeki bu kitapta; Avrupa'da yaşayan Karamanlı göçmenlerin etnik kökenleri, dinî inançları, dilleri, yaşam şekilleri ve giyiniş biçimlerinin gündelik hayatlarına, okul, iş ve diğer yaşantılarına etkisi "kültürel ırkçılık" odağında gerçek katılımcılar gözünden incelenmektedir.
NK-9786253980825
Veri Sayfası
- Yazar
- Rana Esin Şahin, Mehmet Çakır
- Basım Yılı
- Ekim, 2022
- Sayfa Sayısı
- 156
- Baskı Sayısı
- 1. Baskı
- Ebatlar
- 13,5x21,5
- ISBN
- 978-625-398-082-5